Türkiye’nin doğal taşlarını kullanarak eserler üreten Işık Özçelik, çok sayıda grup sergisi, sanatsal etkinlik ve sempozyumda yer almış ödüllü bir heykeltıraş. Çalışmalarını genellikle geometri, sayılar, sade formlar ve paradoksal yapılar üzerine inşa eden, etkileşimliliği ve hareketi de yapıtlarında kullanan sanatçıyla malzemeyle olan ilişkisi, ilham kaynakları ve doğal taşın sanatı üzerindeki etkisini konuştuk.
Heykel sanatına olan ilginiz nasıl başladı? Hikayenizden bahseder misiniz?
Işık Özçelik: Pek çok sanatçı gibi çocukluk yıllarında diyebilirim. Arkadaşlarımla birlikte kille oynadığımız oyunların ardından ben o killeri alıp saatlerce vakit geçirirdim. Kili de kendimiz üretirdik elbette. Genellikle arabalar yapardım o killerden ama ahşaptan yaptığım bir uçağım vardı, onu hiç unutmuyorum. Her ne kadar çocuk aklımla ciddiye alsam da oyundan öteye gitmiyordu doğal olarak ya da ben farkında değildim. Sanata yönelişim ortaokulun son sınıfında resim öğretmenimin bana güzel sanatlar lisesinden bahsettiği gün oldu; ertesi gün kararımı vermiştim. Heykelde karar kılmam lise eğitimi sürecinde kendimi daha iyi tanıdığım için çok da zor olmamıştı. Bu arada güzel sanatlar liselerinin Türkiye sanatı için önemli kurumlar olduğunu da belirtmek isterim. Sadece eğitime erken başlamak açısından değil, doğru yönelimleri belirleyebilmek için de önemlidir.
Eserlerinizi şekillendirirken size ilham veren kavramlar hangileri?
IÖ: İşlerim daha çok bir sürecin sonucunda oluşuyor. Daha doğru bir tabirle sanatsal üretim bir süreç, yapıtlarsa bu süreçte ortaya çıkan nesneler. Bu süreci belirleyense kendimizi ve sanatsal dilimizi oluştururken beslendiğimiz her şey. Benim üretimimde de doğal ve kültürel çevremizden ödünç aldığım öğeler önemli yer tutuyor. Örneğin mimari bir form olan merdiveni alıp bağlamı dışında kendi plastik dilimle değerlendiriyorum. Ya da basit matematik bir kavram işimin temelini oluşturabiliyor. Bir iş özelinde daha ayrıntı gibi görünen denge, çevre ya da izleyici ilişkisi gibi kavramlar da bazen işlerimin temeli ya da bir parçası haline gelebiliyor.
Sanat yaşamınızda doğal taşla olan ilişkiniz nasıl başladı ve devam etti?
IÖ: Taş tozu biraz sahne tozuna benzer. Biraz maruz kalınca bir tür bağ oluşuyor. Ben de üniversite yıllarında farklı malzemeleri deneyimlerken taş malzeme ile tanıştım ve bu bağın oluşması uzun sürmedi. Tabii ardından çalışmalara devam ettikçe belli malzemeler üretim dilimizin bir parçası haline geliyor ama her malzemenin kendine özgü özelliklerini de hiçbir zaman gözden kaçırmamak gerekiyor. Taş malzeme de kendi özelliklerini dışa vurma açısından hiç çekingenlik göstermez. Benim taş malzeme ile üretimim de her zaman bu ön kabulle ilerlemiştir. Buna bazen malzemeye saygı göstermek diyorum. Taş doğru kullanıldığında barok bir figürün üzerindeki tüle dönüşebilir ama yapılan işin söylemi özelinde malzemenin kabul etmediği herhangi bir iyi işçilik iyi sonuç vermez.
Heykellerinizde kullandığınız doğal taşlar hangileri? Tercih ettiğiniz belirgin ocaklar var mı?
IÖ: Bugüne kadar ağırlıkla mermer sınıfına giren taşları daha çok kullandığımı söyleyebilirim. Ancak keskin bir tercihim yok açıkçası. Çünkü iş malzemesini kendisi belirler. Ancak ayrıntılı isçilik söz konusu olduğunda küçük kristalli, homojen taşlar her zaman daha elverişlidir. Aynı şekilde eserde form öne çıkıyorsa taşın renginin de homojen olması önemlidir. Üretime geçmeden önceki düşünsel süreçte yapıtın malzemesini olası malzemeler arasından belirleriz. Türkiye’nin taş rezervini de göz önünde bulundurursak seçenekler açısından çok şanslı olduğumuz kesin.
İşlerinizde farklı malzemelerin bir arada kullanımına şahit oluyoruz. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?
IÖ: İşin fikrine ve söylemine uygun malzemeyi seçmeye çalışıyorum ve bazen bu tek bir malzeme olmuyor. Malzemeyi iş belirler derken biraz da bunu kastediyordum. Elbette ki özgün üretim dilimiz de çok önemli bir etken ama kendimi sınırlamamaya çalışıyorum. Öte yandan farklı malzemeleri birlikte kullanmak biraz da tehlikelidir. Bir fikri işe dönüştürürken çözülecek problemler malzeme sayısı ile toplanarak değil katlanarak çoğalır. Ancak ifade gücü açısından seçilen malzeme ya da malzemeler çoğunlukla kaçınılmazdır. Ardından üretim süreci gelir ki artık daha çok kompozisyonu oluşturan estetik seçimler belirleyicidir.
Şu sıralar üzerinde çalıştığınız güncel işleriniz hakkında neler söylersiniz?
IÖ: Kısaca diyebilirim ki süreç devam ediyor. Ve üzerinde çalışmakta olduğum ya da proje aşamasındaki çalışmalarımda da taş malzeme önemli yerini koruyor. Bir işin üretimi tamamlandığında yapıt artık sanatçısından bağımsız hale geliyor ve sanatçı için yeni deneyimler gerekiyor. Sonuçta her iş kendi hikayesini yaratıyor. Bizler de yeni hikayelerin peşinden gidiyoruz.