Giovana Martino
Eski çağlarda yapıları inşa edenler, çevresel koşullar ve insanların barınak arayışlarında ihtiyaç duydukları fiziksel gereklilikler konusunda derin bilgiye sahiplermiş. Teknolojik ilerlemelere ve çevremizdeki dünyayı algılayışımız evrimine rağmen bu tür bir bilgi ve çevremizle olan ilişki, bugün hala uygulanabilir ve mevcut bağlamımıza uyarlanabiliyor. Mimaride kullandığımız doğal taş, birçok farklı stilini ve uygulamasını keşfederken bize tam da bunu gösteriyor.
İnsanlık tarihi taşın bir araç ve hammadde olarak kullanılması ile oldukça bağlantılı. Taş ve ahşaptan yapılan bir balta, bugün bildiğimiz en eski alet. Taş aynı zamanda yapım tekniklerinin gelişimi ve mimarlık açısından birinci ve en önemli malzemelerden biri.
Milattan önce 4200’lü yıllarda Batı Avrupa’da bulunan ve taş kullanılarak inşa edilen Neolitik yerleşmeler, önemli mimari, astronomik ve komünal yeniliklerden biri olarak kabul ediliyor. Megalitler, tarih öncesi dönemde mezar taşı, gözlemevi, barınak ve bölgesel simgeler olarak kullanılan büyük taşlar. Bu yapılar bugün İskoçya ve İrlanda’da hala ayakta. Mimarlığın ve inşaatın tarihinde taş yapıların Giza’daki piramitler ve Yunan ve Roma medeniyetlerinin etkileyici yapıları gibi birçok örneği bulunuyor.
Kayalar, mineral ve kimyasal bileşime ve onları oluşturan jeolojik süreçlerden kaynaklanan fiziksel özelliklere göre sınıflandırılan doğal olarak oluşan bileşikler. Bu özellikler, kayaların türünü ve dolayısıyla inşaat gibi çeşitli endüstri sektörlerinde potansiyel kullanımını tanımlıyor. Taşlar, betondan, duvar ve köprülerdeki yapı elemanlarına, hatta döşeme ve kaplamalara kadar inşaatın farklı aşamalarında uygulanabiliyor.
Taşlar, eski binalarda genellikle yapısal elemanlar olarak kullanılıyormuş. Zamanla gelişen ve ilerleyen inşaat teknikleri arasında betonarme ve çelik yapıların ortaya çıkmasıyla taş kullanımı daha az yaygın hale gelmiş. Yine de bazı mimarlar, Yunanistan, Livadia’daki Rezidans yapısında görüldüğü gibi iç mekanlarda yerel taşlarla yapılmış duvarlara sahip olan, doğal malzeme ve tekniklerin bir kombinasyonunu olarak taş yapıları tercih ediyor.
Bazı mimarlar, GreenHouse örneğinde olduğu gibi orijinal taş duvar üzerinde metal bir kaplama kullanarak bir vurgu unsuru olarak yeni yapılara taşı dahil etmeyi tercih ediyor. OTTOTTO stüdyo bu evden alçıyı kaldrıdığında iki görkemli taş duvar keşfetmiş ve bu duvarların korunmasını istemiş. Stüdyo, yeni bir çelik ağ tabakası altında bu duvarları görünür kılmış.
Taşın bir kontrast unsuru olarak kullanılması, konut yenileme projeleri için oldukça cazip bir yaklaşım. Örneğin, Richaud Arquitectura’nın Richaud Fabrika Evi, Yucatán Yarımadası’nın antik yapım geleneklerini vurgulayarak bunları modern tekniklerle bütünleştiriyor. Dolayısıyla tarihin bir parçasını geri getiriyor ve restore ediyor. Bu ev, yalnızca eski taş duvarlara değil, aynı zamanda pürüzsüz, sıvalı ve boyalı yüzeylere zıt olarak doğal taştan yapılan bazı yeni tarz kaplamalara da sahip. Doğal oymalı taştan yapılmış banyo lavabosu da yapının göze çarpan özelliklerinden.
Taşı, yapı ve dekorasyon elemanı olarak kullanmanın başka bir yöntemi de eve mahremiyet katmak için dış duvarlarda uygulamak. Hueb Ferreira Arquitetos tarafından tasarlanan The Stone House, bir konut yapısı için arzu edilen sığınma duygusunu evin taş cephesinde sergileyerek ön plana çıkartıyor. Bu özellik evin farklı yaşam alanlarında da karşımıza çıkarak bu alanları da vurguluyor.
Taşlar günümüz yapılarında kaplama elemanı olarak daha yaygın kullanılıyor. Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi mimariye doku kazandırmak için doğal rustik taşlar kullanılabiliyor. Diğer bir seçenek ise, İspanya’da Hiha Studio tarafından tasarlanan bu evde görüldüğü gibi, ahşap, sıkıştırılmış toprak, tuğla duvarlar, cam ve doğal taş döşemeyi birleştirerek zıt ama dengeli bir etki elde etmek için işlenmemiş doğal yarıklı taş kullanmak.
Taşların desenlerini ve renklerini taklit edebilen yeni malzemelerin geliştirilmesi nedeniyle cilalı taş kaplamalar daha az popüler hale gelmiş. Bununla birlikte, doğal taş seçimi, sürdürülebilirliğe yönelik endişeler ve doğa ile dünya arasında bağlantı kurma arzusu ile ilgili olabiliyor. Portekiz’deki bu yenilenmiş dairede görüldüğü gibi, oturma odasındaki rafı, banyodaki lavaboyu ve küveti vurgulamak için yeşil mermerin doğal deseni ve koyu rengi kullanılmış.
The Container House, doğal taşı ve taş görünümünü yeniden üreten yenilikçi ultra kompakt yüzeyleri bir araya getiren bir proje. Ortamlar, alanın boyutunu artırmaya yardımcı olmak ve kusursuz yüzeylerle minimalist bir his yaratmak için ağırlıklı olarak beyaz tonlara sahip, böylece nakliye konteynerinin oluklu, endüstriyel yapısı fark edilmiyor. Ofis tarafından tasarlanan ve yerinde monte edilen 204 özdeş Brezilya granit plakasından oluşan bir tezgah, doğal taşı bir sanat eserine dönüştürüyor.
Tarihi bir otel katını müstakil bir apartman dairesine dönüştüren CR Apartment’in yenileme projesi, doğal, cilalı, rustik, yarık ve biçilmiş taşlardan oluşuyor ve taştan mümkün olan her şekilde yararlanıyor. Projenin tasarım fikri, yapıya uygulanan müdahaleleri mümkün olduğunca fark edilmeyecek şekilde yapılması ve dikkati önceden var olan unsurlardan uzaklaştırmak olsa da, taşlar tüm tasarımda ihtiyatlı şekilde öne çıkıyor.
Doku, özellik ve uygulamalardaki büyük çeşitliliği, bir yerin kökenlerini çağrıştırmadaki kabiliyeti, yapım tekniklerini ortaya çıkarma, doğayla bağ kurma ve bir projenin benzersiz bir özelliği olarak öne çıkma avantajları sayesinde doğal taş, neden tarih boyunca inşaatın evriminde her zaman kilit bir rol oynadığını göstermeye devam ediyor.