Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz, Pritzker ödüllü efsanevi mimar Balkrishna Doshi, modernizmi yerel dille bütünleştirdiği yapıları ile yalnız Hindistan ve komşu bölgelerde mimarlığının gidişatına yön vermekle kalmadı, nesiller boyunca dünya mimarlarını da etkileyen bir ilham kaynağı oldu. 70 yıllık kariyeri boyunca yenilikçi kentsel planlama ve sosyal konut projeleriyle tanınan, aynı zamanda 2018 yılı Pritzker Ödülü’nün de sahibi olan Balkrishna Doshi, Hindistan mimarisi, iklimi, yerel kültürü ve zanaat geleneklerinden aldığı ilhamla nesiller boyunca dünya mimarlarını etkilemiş bir isim. Modernizm’in en güçlü mimarlarından Le Corbusier’in ofisinde geçirdiği dönemden fazlasıyla etkilenen Doshi’nin eserleri yine de geri dönüştürülebilen, yeniden yapılabilen ve geliştirilebilen bir anlayışla, orijinal ve bağımsız bir düşünce yapısına sahipti. 20. yüzyılda, teknoloji birçok mimarın yerel iklim ve geleneklerden bağımsız olarak inşa etmesini kolaylaştırdığında, Balkrishna hinterlandı ile; iklimle, el sanatları ile, eski ve yeni teknolojiler ile olan bağını sürdürmeye devam etti. Balkrishna Doshi’nin mimarlık sanatına, inşaat zanaatına ve kentsel tasarım pratiğine yaptığı olağanüstü katkı, onu Pritzker’i en çok hak eden kişilerden biri yaptı. 1927’de Hindistan’ın Pune şehrinde mobilya üreticisi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Balkrishna Doshi, Bombay’daki JJ Mimarlık Okulu’nda okudu. Ardından 1951-1954 yılları arasında Paris’te Le Corbusier’in ofisinde kıdemli tasarımcı olarak çalıştı ve diğer 4 yıl Hindistan’ın Ahmedabad şehrindeki projeleri denetledi. Ahmedabad’da Hindistan Yönetim Enstitüsü’nü kurmak için Louis Kahn ile birlikte çalıştı ve iş birliklerine on yıldan fazla bir süre devam ettiler.
Doshi’nin ilk çalışmaları 20. yüzyıl mimarlığına yön veren bu iki büyük ustadan, Le Corbusier ve Louis Kahn’dan etkilendi. Ancak Doshi, kendi mimarlık dilini bu ilk modelin daha da ötesine taşıdı. Hindistan mimarisinin derin geleneklerini anlayıp takdir ederek, prefabrikasyon ile yerel zanaatı birleştirdi ve anavatanı Hindistan’ın tarihi, kültürü, yerel gelenekleri ve değişimleriyle uyumlu bir yaklaşım geliştirdi. Yalnız bir mimar ve şehir plancısı olmayan, aynı zamanda da çok saygın bir eğitimci olan Doshi, Hindistan’ın sosyo-kültürel yapısına uygun inşa edilmiş çevreler için yerli tasarım ve planlama standartlarını geliştirmek amacıyla Vastushilpa Çevresel Tasarım Çalışmaları ve Araştırma Vakfı’nı kurdu. Doshi, eğitime olan tutkusu ile 1966’da da Ahmedabad’da The School of Architecture’ı kurdu. Dramatik formdaki tuğla ve beton kabuğa sahip olan yapı, Le Corbusier’nin 20. yüzyıl modernist özelliklerinden güçlü etkiler ortaya koyuyordu. Mimar ayrıca eğimli tavan pencereleri, sürgülü kapılar ve ağaç gölgeli girintili plazalar kullanarak Hindistan’ın iklimini dikkatlice değerlendirmişti. Kompleks daha sonra Planlama Okulu (1970), Görsel Sanatlar Merkezi (1978) ve İç Tasarım Okulu’nu (1982) barındıracak şekilde genişletildi ve 2002’de CEPT Üniversitesi olarak yeniden adlandırıldı.
.
Düşük Gelir Grubu İçin Mimarlık
Balkrishna Doshi gösterişten ve gelip geçici eğilimlerden uzak, yüksek kaliteli, özgün mimari dili ve kendi insanlarına katkıda bulunma arzusuyla pek çok kamu, eğitim ve kültür yapısıyla konut projesine imza attı. Düşük gelirli topluluklar için ilk konut projesini 1950’lerde üstlenen Doshi, 1954’te “Hayatım boyunca en alt sınıflara uygun konutlar tasarlamaya yemin ettim” demişti ve bu kişisel yeminini, orta batı Hindistan’da Indore’da Aranya Düşük Maliyetli Konutları, 1989 ve 1982’de ise Ahmedabad’da Orta Gelirliler İçin Kooperatif Evleri gibi projeler ile yerine getirdi. Jabalpur’daki Madhya Pradesh Electricity Board (1979) veya Bangalore’daki Indian Institute of Management (1992) örneğinde olduğu gibi verandalar, avlular ve üstü kapalı yürüyüş yolları kullanan Doshi, yapılarda ve çevresinde güneşten korunmak, esintileri yakalamak, konfor ve keyif sağlamak için sürdürülebilir mekanlar yarattı. Hint asıllı mimarın Ahmedabad’da yer alan mimarlık ofisi Sangath, adını Sanskritçe “eşlik etmek”, “birlikte hareket etmek” anlamlarını taşıyordu. Doshi’ye göre Sangath, Hint yaşam tarzının imgelerini ve çağrışımlarını birleştiriyordu: “Kampüs bütünleşir ve ziyaret edilen yerlerin anıları çarpışır, unutulmuş bölümleri çağrıştırır ve birbirine bağlar. Sangath, kişinin öğrendiği, öğrendiğini unuttuğu ve yeniden öğrendiği sürekli bir okuldur. Araştırmanın, kurumsal olanakların ve maksimum sürdürülebilirliğin vurgulandığı bir kültür, sanat ve sürdürülebilirlik mabedi haline geldi.” “Çevremizdeki her nesne ve doğanın kendisi -ışıklar, gökyüzü, su ve fırtına- her şey bir senfonide ve bu senfoni, mimarinin konusu” diyen Balkrishna Doshi’nin mimarisi, insan yaşamının temel ihtiyaçları, benlik ve kültürle bağlantı ve sosyal geleneklerin anlaşılması arasındaki ilişkileri, bir yer ve çevre bağlamında ve modernizme bir yanıt yoluyla araştırıyordu. Mimariyi insan bedeninin bir uzantısı olarak tanımlayan Doshi, yapılarında iklimi, peyzajı ve kentleşmeyi göz önünde bulundurarak fonksiyona hitap eden malzemeleri en uygun şekilde kullandı. Kariyer yaşamı boyunca pek çok ödülün sahibi olan Balkrishna Doshi 2018 yılında aldığı Pritzker Ödülü’nün ardından son olarak geçtiğimiz yıl RIBA tarafından 2022 Kraliyet Altın Mimarlık Madalyası ile onurlandırılmıştı.