Türkiye’nin doğal taşlarını kullanarak eserlerine kimlik kazandıran Heykeltıraş Demet Kaya Güngörür malzemenin sınırlarını zorladığı işlerinde insan, insanın doğa karşısındaki konumlanışı ve cinsiyet eşitsizlikleri gibi temel kavramlardan ilham alıyor. Meslek yaşamının ilk anlarından itibaren doğal taşa, özellikle de mermere ilgi duyan sanatçıyla, malzemeyle olan ilişkisi, ilham kaynakları ve güncel işleri üzerine konuştuk.
Heykel
sanatına yönelmenizin arkasında nasıl bir hikaye bulunuyor?
Demet Kaya Güngörür: Heykel
sanatına yönelmem aslında lise yıllarıma dayanıyor. Bir proje için gittiğim
İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde görmüş olduğum heykeller arasında Marsiyas
heykelinden çok etkilenmiştim. Bu denli sert bir malzemenin insana mahsus bir
hissi bu denli gerçekçi bir şekilde izleyiciye geçirmesi bende çok büyük bir
hayranlık uyandırmıştı. Sanırım lise ikinci sınıfta kararımı vermiştim.
Eserlerinizi
ortaya koyarken ilham aldığınız kavramlar nelerdir? Malzeme ile olan ilişkinizi
nasıl tanımlarsınız?
DKG: Eserlerimi ortaya koyarken ilham aldığım
en önemli kavram insandır. İnsanın doğa karşısındaki kırılganlığını, sert bir
malzemede somut bir hale dönüştürme süreci beni daima etkilemiştir. Malzemenin
sınırlarını zorlamak, onunla mücadele etmek doğa karşısındaki zayıflığımızı
güçlü-zayıf dengesini değiştirme çabası her zaman hoşuma gitmiştir. Bu bir
çeşit insanın kendi ile savaşıdır bana göre. Bazen malzeme zorlar, bazen siz
onu. Sanat eserinin yaratım süreci, bu dengeyi kurabilmekten geçer.
Eserlerinizde ağırlıklı olarak mermer malzemeyi tercih ettiğinizi görüyoruz. Neden mermer?
DKG: Eserlerimde mermer ile çalışmayı tercih etmemin en büyük sebebi de bu aslında. Malzemenin zorluğu. Zor olanla mücadele etme duygusunu severim.
Sizce mermer
malzeme ile çalışmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir?
DKG: Mermer ile çalışmanın avantajı bana göre
malzemenin uzun yıllar doğal şartlara dayanıklı olması. Ayrıca adeta bir
ressamın paleti gibi, mermerin doğal yapısı, dokusu ve rengi size birçok
seçenek sunuyor aslında baktığınızda. Dejavantaj olarak söyleyebileceğim şey
ise mermer yapısı gereği hatayı çok fazla tolere eden bir malzeme değil. Kil
gibi diğer ana malzemelerde olduğu gibi çoğaltarak yani ekleyerek değil de
eksilterek çalıştığınız bir çalışma şekli olmasıyla zorlu bir malzeme. Taşı çok
iyi tanımak lazım. Bir kütlenin içinde sizi ne beklediğini çoğu kez
bilmezsiniz. Biz heykeltraşlar bir nevi tesadüf avcıları gibiyizdir aslında.
Hangi
bölgelerin mermerlerini tercih ediyorsunuz?
DKG: Mermer çeşitleri ülkemizde oldukça zengin
aslında. Ben çoğunlukla Afyon mermeri tercih ediyorum. Afyon mermeri, sertlik
derecesi ve rengi nedeniyle çalışmalarım için en çok tercih ettiğim mermerdir.
Bunun haricinde Kemalpaşa mermeri, oniks, Marmara mermeri gibi malzemelerle de
çalışıyorum.
Mermer
haricinde çalışmayı sevdiğiniz doğal taşlar var mıdır?
DKG: Mermer haricinde doğal taşlarla da
çalışıyorum. En çok tercih ettiğim ise serpantin. Serpantinin dokusu ama en çok
da rengi tercih etmemdeki en büyük etken diyebilirim.
Şu sıralar
üzerinde çalıştığınız güncel işleriniz hakkında neler söylersiniz?
DKG: Son dönem işlerim arasında daha çok
cinsiyeti olmayan, kendi varoluş sürecini tamamlamaya çalışan figürler yer
alıyor. Toplumdaki kadın erkek eşitsizliği, özellikle de kadınların her konuda
ikinci planda brakıldıklarını ve şiddet gibi birçok haksızlığa uğradıklarını
biliyorken özünde kadın ve erkeğin doğada ayrılmaz bir bütün olduğunu, birinin
diğerinden ne eksik ne fazla olduğunu vurgulamak, yani her iki cinsiyet için de
eşitlik arayışı güncel işlerimde öne çıkan bir duygu. O nedenle eserlerim
cinsiyetsiz, bir yanları eksik, tamamlanmayı bekleyen figürlerdir.